Şimdi öyle yorgunum ki!

Şimdi öyle yorgunum ki, içim kanarken yordu gözlerimi.
Gözlerim ağrı verdi başıma.
Başım beynime ağırlık. Ruhumun yorgunluğu bedenimin ağırlığına sebep.
Adımları zorla atıyor, zorla taşıyor gövdeyi,ayaklarım.

Acımın fazlalığı, daha fazla, biraz daha, dahaların fazlasını veriyor gözlerime yaşı. Gözlerim yorgunluğun kapı aralığında pembe panjurlu hayallere bakarken damlatıyor damlalarını.
Akan yaşlar elimin tersiyle silinirken, silen elim, dökülürken dokunduğu yanağım, ıslaklığın bıraktığı tortu bile yorgun.
Bu kez başka bu kez ayrı.

Bulamaz ya bir insan çareyi. Yürüyeceğin yolun uzun olmasına rağmen yağan yağmurun altında yürümeye, ıslanmaya mecbur kalman gibi tedbirsiz. Paha biçilmez bir eşyanı gidip üç kuruşa satman, satmaya esir kalman kadar çaresiz.
Tıklayacak kapının olmaması ve lakin senin artık kapı aramaman kadar garip bir mesele. Gönlüm müebbet yemiş kişinin su ve yemek dışında hiç bir yaşama belirtisinin kalmamış olmasına rağmen yaşaması kadar mahkum bu acıya.

Niçin neden meselesi değil bu hikaye.
Sıcaklıktan bunalmış ama rüzgar ben burdayim diye fisıldayınca hemen üstünü örtmek kadar çelişkili. Aslında gerçekleşmeyeceğini bilip yıldızın kaydığını gördüğünde dilek tutman kadar manasız bir olay.
Ama hissi o kadar kuvvetli ki.

Büyük bir şehir yanmış ama ne kurtaracak adam nede su var o şehre yetecek. Yanmaya mahkum kalbim. Bu defa şikayetsiz. Zorla kaldırırken gözlerini fiiliyata, gözlerinin anlamsız bakması etrafa. İşte tüm mesele bu. Gözlerinin varlığını fiiliyata dökmesine ikna etmeye çalışırken zorlanman ve ikna olduğu halde sana ihanet edip etrafa boş bakması kadar ihanetkar ve riyakardı bu konu.

Ve kalbimin malesef dediği sevgisi kadar mahçup ve vicdanımın sadeleği kadar alevsiz ve suçsuzluğun, haksızlığın, mahsumiyetin, günahsızlığın, misali gözlerimin döktüğu yaşlar kadar temiz o yaşları bu kadar mahsum iken akıttıracak kadar günahkar.

İçimdeki o çocuğun ölmesi kadar katildi bu mesele.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here