Ey nisa!
Rabbinin en değerlisi, hayırlısı. Bu ne harablık?
Sen ki ayağının altına cennet konulmuş, öğülüş,
Sen ki gizli hazine!
Rabbin yanında değerini hiçe sayışın ne mana?
Bir faninin sana benim için değerlisin iltifatı dahi seni mutlu edip, o kişiye teşekkürlerini sunarak meth ettiği değere layık olmaya çalışıyorsun.
Senin ve o faninin değerini verene bu ne itaatsizlik?
Biz niçin böyle olduk?
Teşhir edilmemiz, tahrik edici hallerimiz, teşhirgana teşviğimiz neyi bırakıyor fayda olarak ellerimize?
Sosyal medyada birsürü hesaplarımız, her an, her yerde, bizi raydan çıkarmak için yapılan ve başarılı olunan telefon kameralarımız, çektiğimiz galeriler dolusu sahte pozlarımızı orada burada yayımlamaya uğraşıyoruz, yayımlayınca mı ne oluyor? Binler dolusu beğeni, takipçi, dm mesajları, unf yapanlara sinir, fflere güler yüz, beğeniye beğeni, dmye ani cevap. Bu işin sonu nereye?
Rtlerin fazla, profil fotoğrafın güzel, dürtenin, arkadaş listen kabarık, bildirimden kısılan zil sesin kime ne faydası var? Efektler, temalar, emojiler, stickerler, kolaj programları hepsinin amacı ne? sizce? Babalarının hayrına mı yapıyorlar? Sahi bu işte bir hayır var mı?
Ne saçmalıyoruz? Kimiz biz?
Bu yaptıklarımızın bir faydası ne? Bunları yaparken hiçlediğimiz, başımızın üzerine inmiş ayeti düşünüyorum. Düz bir halde, helal dairede yapsak yine zararı az olur.
Belki.
Bir nebze.
Yine bilemem.
Ama biz örtümüzden, tesettürümüzden ödün veriyoruz. Oysa ki ödün vermek asla kabulde yok. Bu kadar basit bir iş için binlerce sahabenin örtü hayatını, Kuran’daki tesettür ayetlerini bir kalemde siliyoruz. Bir sahabenin bir küçük, hayatına baksak, kıssadan hisse yapsak, bu halden kurtulacağız belki ama gözlerimizi yumuyoruz, birini diyeyim ki:
Asım el Ahval’dan rivayete göre,
İbn Sirin Kuran kıraati ile ilgili çözemediği bir sorunla karıştığında, insanları Hz.Hafsaya yönlendirirmiş, “gidin Hafsa’ya sorun,o nasıl okuyor?”
(Asım el Ahvalın dilinden)
Hafsa’nın yanına her gittiğimizde cilbabını başına çekip yüzünüde örterdi, halbuki o zamanlar son derece yaşlı bir kadındı. Biz onun bu davranışlarına hayret ederek; “Bir nikah ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur” ayetini okur ve “Bu ayetteki dış elbisedende kastediledilen senin giydiğin cilbabtır” derdik. O ise “Ayetin devamını da okuyun öyleyse” ve biz okurduk; “Yine de iffetli olmaları onlar için daha hayırlıdır”.(Nur24:60) O şöyle devam ederdi “İşte ayetin son kısmı benim cilbab örtmemin gerekçesidir”.
Bizim bir suremiz var; NİSA, Kadınların Süresi…
Bir bak bakalım erkek adına inmiş bir sure var mı? Bir bak, bir araştır bakalım Rabbinin daha sen ana karnında iken sana yüklediği değere, annene verdiği öneme. Annenin ayağının altında cennet var, onun rızası Rabbinin rızasının kapısını çalabilmen için gidebileceğin tek yol. Çünkü kadın İslam da büyük yerde. Ve senin adına sure, örtün için ayet inmişse layık olmak zorundasın!
Sen alemlere kelam olarak inmiş kitapta yer sahibisin. Örtünün başının üstünde yeri var. Peçenle nurlanacak yüzün, siyahla güzelleşecek bedenin var. Kapalı şeylerin içi ne güzeldir. Ne kadar el değmemiş, ne kadar temiz olur üzerinde koruyacak bir şeyi olan.
Sen sosyal medyada kendini paylaşarak değerinin hiçe saydığının farkında değil misin? En güzel elbisen, en dar pantalonun, en kısa eşarbın, iki başın, çorapsız ayağın, boyuna ek santimlerce topuğun…
Kendini kapalı adına layık görüyor musun? Asıl kapalı olanların adını kirletmekten başka bir şey değil yaptığın. Örtün senden üstün farkında değilsin.
“Mü’min kadınlara da söyle gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Kendiliğinden görüneni hariç zinetlerini (süs ve güzelliklerini) açığa vurmasınlar. (Baş) örtülerini yakalarının üzerine koysunlar. Zinetlerini kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi kardeşlerinden, kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından (mü’minelerden), sağ ellerinin altında bulunanlardan (cariyelerden), erkekliği kalmamış (arzusuz ve iktidarsız) hizmetçilerden, kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri zinetleri belli olsun diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hep birden Allah’a tevbe ediniz ki felaha (kurtuluşa) eresiniz.” (Nur Süresi 31)
diyen ayeti görmezden gelemezsin.
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Ahzab Suresi 59)
SEN GENCİ-NİHANSIN!
SEN KENZİ MAHFİ!
SEN HAZNEYE MALİKSİN!
SENİN SAÇIN HİÇBİR ŞİİRE KONU OLACAK KADAR KIYMETSİZ,
SENİN BEDENİN VE YÜZÜN HERKESİN BEĞENİP YORUM YAPABİLECEĞİ KADAR ABES DEĞİL!
HER GECE AYRI RÜYA DA GEZECEK KADAR, KİRLİ DEĞİL.
DÜŞÜN, BİRAZ ENANİYET YAP, BU KONUDA BÖBÜRLEN.
ÇÜNKÜ SEN RABBİNİN BİR TANESİSİN!…